Sub4Sub network gives free YouTube subscribers
Get Free YouTube Subscribers, Views and Likes

SAİD NURSİ'NİN ZALİM POLİTİKACILARA BAKIŞI | Prof. Dr. Ayhan TEKİNEŞ

Follow
Ayhan TEKİNEŞ

#partiler #saidnursi #risaleinur

Bu videoda Said Nursi'nin siyasete bakışı adalet teorisi üzerinden ele alınmış; zalim yöneticilere bakışı incelenmiştir. Osmanlı döneminden itibaren Nursi, çok farklı politik sistemlere şahit olmuştur. Onun farklı rejimlere karşı değişmeyen temel yaklaşımı her zaman adalet ve özgürlük talebi olmuştur. Tüm rejimleri baskıcı ve özgürlükleri kısıtladıkları için eleştirmiş, her zaman hukukun üstünlüğü fikrini savunmuştur. Hatta Bediüzzaman, Kur'an'ın emrettiği gibi mutlak adaletin uygulanması gerektiğine inanmış; kısmi, kişiye göre değişen ve göreceli adalet anlayışlarına karşı çıkmıştır. O, tüm zülümlerin altında adaleti göreceli uygulama düşüncesinin yattığı kanaatindedir.

Nursi, dinin siyasete alet edilmesine karşı çıkmıştır. Bundan dolayı da din üzerinden siyaset yapılmaması gerektiğini vurgular.

Azınlıkların haklarını savunmuş; 1910 yılında Osmanlı azınlıklarından, mesela Ermenilerden vali atanmasının hiç bir mahzuru olmadığını söylemiştir.


00:00 Said Nursi siyasete nasıl bakıyor ?
07:40 Said Nursi'nin İstibdat hakındaki görüşleri
09:20 Zülmeden, padişah da olsa hayduttur
11:55 Valiniz Ermeni olsa ne olur? ''Emirlik ise,reislik değil millete hizmetkarlıktır''
17:40 ittihatı İslam partisi hakkında
20:10 Halk partisi hakkında
24:15 Bediüzzaman'ın demokratlara büyük bir hakikati ihtarı
34:10 Tarafgirlik
42:55 Muini zalimin dünyada erbabı denaettir,Köpektir zevk alan seyyadı biinsafa hizmetten



METİNLER
Kalbe ihtar edilen içtimaî hayatımıza ait bir hakikat
Bu vatanda şimdilik dört parti var. Biri Halk Partisi, biri Demokrat, biri Millet, diğeri İttihadı İslâmdır.

İttihadı İslâm Partisi, yüzde altmış, yetmişi tam mütedeyyin olmak şartıyla, şimdiki siyaset başına geçebilir. Dini siyasete âlet etmemeye, belki siyaseti dine âlet etmeye çalışabilir. Fakat çok zamandan beri terbiyei İslâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur olacağından, şimdilik o parti başa geçmemek lâzımdır.

Halk Partisi ise: Hakikaten acip ve zevkli bir rüşveti umumîyi kanunlar perdesinde bazı memurlara verdikleri için, yirmi sekiz senelik bütün cinâyatıyla başkaların cinâyâtı ve İttihatçıların ve mason kısmının seyyiatları da o partiye yükletildiği halde, Demokratlara bir cihette galip hükmündedirler. Çünkü ubudiyetin noksaniyetiyle enaniyet kuvvet bulur, nemrutçuluklar çoğalır. Bu benlik zamanında, memuriyet hakikatta bir hizmetkârlık olduğu halde, bir hâkimiyet, bir ağalık, bir nemrutçulukla nefse gayet zevkli bir hâkimiyet mertebesini bir kısım memurlara rüşvet olarak verdiği için, bütün o acip cinayetlerle ve kendinden olmayan ceridelerin neşriyatıyla beraber bana yapılan muamelelerinden hissettim ki, bir cihette mânen Demokratlara galip geliyorlar. Halbuki, İslâmiyetin bir kanunu esasîsi olan, hadisi şerifte سَيِّدُ الْقَوْمِ خَادِمُهُمْ [ 1 ] yani, "Memuriyet, emirlik ise, reislik değil, millete bir hizmetkârlıktır." Demokratlık, hürriyeti vicdan, İslâmiyetin bu kanunu esasîsine dayanabilir. Çünkü kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer. İstibdad, mutlak keyfî olur.

Emirdağ Lahikası, mektup no: 98; s. 547.

“Muhakkak ki insan çok zalimdir.” (İbrahim Sûresi: 34.) ayetine en a’zam bir tarzda şimdiki boğuşan insanlar mazhar olmalarından, onlara değil taraftar olmak veya merakla o cereyanları takip etmek ve onların yalan, aldatıcı propagandalarını dinlemek ve müteessirâne mücadelelerini seyretmek, belki o acib zulümlere bakmak da caiz değil. Çünkü, zulme rıza zulümdür; taraftar olsa zalim olur, meyletse “Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur.” (Hûd Sûresi: 113.) âyetine mazhar olur.
İşte böyle hiçbir kanunu adalete ve insaniyete ve hiçbir düsturu hakikate ve hukuka muvafık gelmeyen boğuşmalardan, elbette âlemi İslâm ve Kur’ân teberrî eder. Yardımcılıklarına, tenezzül edip tezellül etmez. Çünkü onlarda öyle dehşetli bir firavunluk, bir hodgâmlık hükmediyor; değil Kur’ân’a, İslâma yardım, belki kendine tâbi ve âlet etmekle elini uzatır. Öyle zalimlerin kılınçlarına dayanmak, hakkaniyeti Kur’âniye elbette tenezzül etmez…
Gerçi zındıka ve dinsizlik o boğuşanların birisine dayanıp ehli diyaneti ezer. O zındıkanın tazyikinden kurtulmak, onun aksi cereyanına taraftar olmak bir çaredir. Fakat, şimdiye kadar o taraftarlık bir menfaat vermeyerek çok zararları dokunmuş.
Hem zındıka, nifak hasiyetiyle her tarafa döner. Senin dostunu kendine dost edip, sana düşman eder. Senin taraftarlık cihetiyle kazandığın günahlar, faydasız boynunda kalır.
Kastamonu Lâhikası, mektup no: 129, s. 256.

Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın:
   / @ayhantekines  

posted by lurkerfv